Adwords Qualified Individual oldum!

Geçtiğimiz Pazar günü girdiğim Google Adwords Qualified Individual sınavını geçerek, artık sertifikalı bir Adwords kampanya yöneticisi oldum. Aslında uzun süredir müşterilerim için Adwords kampanyaları yönetmeme ve bu konuda kendimi geliştirmek için gerekenleri yapmama rağmen, bu sertifikasyonun, müşterilerim için güven verici ek bir unsur olacağından şüphem yok (belgeyi görüntülemek için tıklayın).

Google, Adwords Qualified Individual olanların bir listesini yayınlamamakta ve bununla ilgili rakam açıklamamakta, ama Türkiye’de bu sınavı geçenlerin sayısının 10 kişi civarında olduğunu farklı kaynaklardan elde ettiğim bilgilerden tahmin edebiliyorum.

Google’ın çok iyi düşünülmüş olan Adwords reklamcılık altyapısı, hem reklam verene, hem de reklam yöneticilerine inanılmaz olanaklar tanıyor. Geleneksel mecralarda hayalini bile kuramayacağınız pazarlama araçları ile, reklam bütçenizi son kuruşuna kadar en etkili şekilde kullanabiliyorsunuz. Internet’i kullanarak ister tüm dünyaya, ister sadece kendi mahallenize yönelik olarak reklam yapmanın en kolay ve ölçülebilir yolu Google Adwords reklamcılığı bence. İşte Adwords’ün sunduğu olanaklardan bazıları:

  • İstediğiniz miktarda bütçe ile (minimum zorunluluğu yok) tanıtım
  • Reklam satınalma fiyatınızı belirleyebilme
  • Sadece karşılığını aldığınız reklam için ödeme (tık bazında ücretlendirme)
  • Global, ülke, şehir bazında reklam hedefleme
  • Dünyanın herhangi bir noktasına, coğrafi koordinat vererek, sadece o bölgedeki kişilere reklam hedefleme
  • Haftanın günleri ve günün saatlerine göre reklam hedefleme
  • Reklamlarınız sonucunda gerçekleşen satışları adet ve tutar bazında takip edebilme ve ROI hesaplayabilme
  • Reklam performansınızı izlemek için çok sayıda rapor
  • Adsense üyesi binlerce farklı web sitesinde reklam yayını imkanı
  • Google dışındaki farklı Internet mecralarında gerçekleştirdiğiniz kampanyaların performanslarını da izlemeye yönelik yardımcı araçlar
  • Google Analytics ile birlikte kullanılınca, sitenizin web trafiği ile Adwords kampanyanızın ilişkisini analiz edebilme
  • ve benzeri bir çok ölçülebilir pazarlama gerçekleştirmeye yönelik araçlar…

Eğer bir reklam bütçeniz varsa ve özellikle de satışa yönelik reklam yapma ihtiyacı duyuyorsanız, Google Adwords reklamlarını mutlaka kullanmalısınız. Geleneksel mecralardaki bütçelerin çok küçük bir kısmı ile, Adwords’te neler yapabildiğinizi görünce şaşıracaksınız.

İlgili bağlantılar:
Markethink Google Reklam Yönetimi Sayfası
Arama Motoru Optimizasyonu, Kavram ve Kısa Tarihçe

I love to ThinkFree!


ThinkFree bugüne kadar denediğim en iyi ücretsiz çevrimiçi ofis uygulama paketi. Microsoft Word, Excel ve PowerPoint dosya tiplerini oluşturma, açma ve kaydetme imkanına sahipsiniz. Üstelik, uygulamanın menü yapıları ve arayüz tasarımları neredeyse Microsoft’un tasarımlarının aynısı, dolayısı ile kullanımına alışmak için çaba sarf etmenize de gerek kalmıyor. Bazı gelişmiş fonksiyonlarda eksiklik olsa da, günlük kullanım ve ortalama kullanıcılar için bunun bir önemi olmadığını düşünüyorum.

Ayrıca, aynı ürünün, paketli olarak satılan bir versiyonu da mevcut, eğer bilgisayarınızda yazılımı çalıştırmak isterseniz, sadece 49,95 USD’ye satın alabilirsiniz.

Çevrimiçi versiyona, mevcut dosyalarınızı yüklemek mümkün. Ve, dosyalarınızı kolayca PDF formatında da kaydedebiliyorsunuz. Yalnız ben PDF’e çevirirken birkaç formatlama hatasına rastladım. Yine de dikkatli kullanırsanız, problem olmayabilir.


Sonuçta ücretsiz bir çevrimiçi program için, mükemmel denebilecek bir ürünle karşı karşıyayız. Yakında dosya senkronizasyon özellikleri de eklendiğinde daha da cazip hale gelecek.

Uygulama Java platformunda çalıştığı için, herhangi bir işletim sitemine, herhangi bir tarayıcıya sahip, herhangi bir bilgisayarda dosyalarınıza erişip, çalışabilirsiniz.

ThinkFree ofis uygulamalarına önemli bir özgürlük getirmiş, mutlaka denemenizi öneririm.

ThinkFree web sitesini ziyaret etmek için tıklayın.

Motorola iletişimin neresinde?

Geçtiğimiz gün Motorola’ya web sitesi aracılığı ile sorduğum bir soruya verilen yanıtı aşağıda sizlerle fazla yorum yapmadan paylaşıyorum. Sadece yanlış anlama olmaması için, mesajda söz konusu olan Motorola Q modeli cep telefonunun şu anda ABD ve Avrupa’da aktif olarak satılmakta olan bir ürün olduğunu ifade etmek isterim.

————————————————————————
Subject: Motorola: [Case ID #: 7048483]
From: info.tur@motorola.com
Date: Fri, 02 Mar 2007 10:16:26 +0000
To: serdar@…..

Degerli musterimiz

Motorola ile iletisiminiz icin tesekkur ederiz.

Konu ile ilgili bir bilgimiz yok maalesef.

— Original Message —

Motorola TUR: Contact Us

Serdar Öner’s Message :

Türkiye’ye Motorola Q modelini getirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkürler.

————————————————————————

Microsoft da hata yapar mı?

Windows’un en son sürümü Vista, daha önceki Windows sürümleri kadar heyecan yaratmamışa benziyor. Satışlar beklenenin altında seyrederken, Microsoft CEO’su Steve Ballmer, bu konuda biraz da yazılım korsancılığına suç atarak, korsan kopyalara karşı tedbirleri arttıracaklarını ifade ettmiş. Bkz.: Steve Ballmer vs. Vista Pirates

Acaba gerçekten de kopya versiyonlar bu konuda rol oynuyor mu? Şüphesiz belli bir oranda etkisi vardır. Geçmişte Internet erişim kapasitelerinin sınırlı olması dolayısı ile dosya paylaşımı günümüzde olduğu kadar kolay gerçekleştirilemiyordu. Ayrıca P2P servisler v.b. bu işlerin çok daha kolay yapılabilmesine olanak tanımakta. Dolayısıyla, yeni her türlü yazılımın kopyalanarak paylaşıldığı Internet ortamında, bence Vista da bundan payını almaktadır.

Ama bunun oranının satışları aşırı derecede etkileyecek kadar yüksek olduğunu zannetmiyorum. Eskiden yasal bir Windows kopyasını satın alarak kullananların, sadece mecburiyetten dolayı bu ürüne para verdiklerini düşünmek pek de mantıklı değil.

Windows Vista satınalınabilir bir ürün mü?
Vista ile Windows daha zor satınalınabilir bir ürün haline geldi. Bunun bence bir kaç nedeni var:

Ürün çeşitliliği: Windows Vista, hiç olmadığı kadar farklı sayıda versiyona sahip. Bu iyi bir özellik gibi düşünülebilir belki ama, satınalma kararının verilmesini zorlaştıran bir etken. Tüketicinin, satınalmadan önce, her versiyonun özelliklerini öğrenip, ondan sonra kendisine hangisinin daha uygun olduğunu anlamak için kafa yorması gerekiyor. Ama her durumda, yine de müşterinin kafasında “acaba doğru versiyonu mu aldım?” gibi bir soru işareti kalması muhtemel. Halbuki eskiden bu iş çok kolaydı, ev için Home Edition, iş için Professional Edition.
Fiyat: Windows artık hiç olmadığı kadar yüksek fiyatlara satılıyor. Her ne kadar ev kullanımına yönelik versiyonların fiyatı düşük gözükse de, biraz daha fazla bir şeyler istemeye başladığınızda fiyat 495 USD’ye kadar çıkmakta. Kısacası, XP’den Vista’ya geçtiğinize değecek bir şeyler için, ciddi fark ödemeniz gerekmekte.
– Yeterli Yenilik Olmaması: Ben Vista’ya geçeceksem, sadece 3 boyutlu arayüz kullanmak için geçmemeliyim diye düşünüyorum. Gelişmiş güvenlik v.s. de zaten günümüz işletim sisteminde olması gereken temel özellikler. Bence tek önemli yenilik, Media Center’in belli verisyonlara dahil edilmesi olmuş. Kısacası, Vista bende yükseltme isteği yaratmakta zorlanıyor.
– Donanım yükseltme gerekliliği: Mevcut bilgisayarınızın Vista’yı verimli çalıştırmama ihtimali çok yüksek. Sadece Vista için yeni bir bilgisayara geçmek, kullanıcılar için zorlu bir dönem ve gereksiz maliyet anlamına gelmekte.

Yeni satışlar OEM yolu ile ve fanatiklere olacak
Ortalama kullanıcılara Türkiye’de kutulu Vista satışının eskiye göre düşük oranda kalacağını tahmin ediyorum. Satılacak ürünlerin çoğu yeni bilgisayar satışları ile gerçekleşecektir. Vista’nın yüksek donanım ihtiyacı, bir çok kullanıcının bir sonraki bilgisayar satın alma dönemine kadar Vista’ya geçmemesine sebep olabilir. Bir de fanatikler kutulu üst versiyonlar alacaklardır.

Yeterince rekabetçi değil!
Bence Microsoft, yeni gelir yaratma kaygısı ile, müşterilerinin ne isteyebileceğini gözden kaçırmış gözüküyor. Geçmişteki başarılı lansman kampanyalarının devam edeceği düşüncesi ve iyimserliği ile, ceplerden biraz daha fazla para alabilmenin yolu aranıyor. İşe yarayan her şeyin bedelinin ödenmesi gerektiğine inanıyorum ve destekliyorum, ama, acaba Vista bunu hak ediyor mu diye sormadan da geçemiyorum. Açık kaynak kodlu rakipleri her geçen gün masaüstünde daha başarılı adımlar atarken, Windows’un daha rekabetçi fiyat ve ürün stratejisi ile piyasadaki varlığını devam ettirmesi akıllıca olacaktı.

Sanırım Vista en çok donanım üreticilerine fayda sağlayacak 🙂

İlgili bağlantılar:
Kopya Windows Kullananlar İçin 20 Şubat Son Gün!

Lebon-Burç Pastane’sinin profiterolünü yediniz mi?

Üniversite yıllarımızda sıkça uğradığımız bir yerdi Lebon-Burç Pastanesi. Özellikle de muhteşem profiterolüne aboneydik. Geçtiğimiz günlerde tekrar yolumuz düştü de, o güzel tadı deneyimleme fırsatı bulduk. Eğer bugüne kadar tadmadıysanız, bence en kısa sürede deneyin derim. Zevkler tartışılmaz ama, benim İnci’nin profiterolünden daha iyi olduğuna inandığım bu ürün hakkında bakalım siz ne düşüneceksiniz?

Ayrıca, acıbadem kurabiyesinin de enfes olduğunu hatırlatmak isterim.

Yeri: İstiklal Caddesi’nin sonunda, Tünel’e varmadan biraz önce solda.

Sigarayı hemen bugün bırakın!

Evet, hemen bırakabilirsiniz. Tek yapmanız gereken gerçekten isteyerek karar vermek. Bunu desteklemek için de, düzenli spora başlayın. Çünkü spor, sigaranın beyine sağladığı rahatlatıcı hormonların salgılanmasını sağlayan bir aktivitedir. Böylece, vücudunuz da, sigaranın eksikliğini hissetmeyecek ve bir daha canınızın sigara isteme ihtimali çok azalacaktır.

Geçtiğimiz gün tvde Sigarayla Savaşanlar Derneği’nin başkanı şunu söyledi: 1 yıl içinde Türkiye’te sigaranın sebep olduğu hastalıklardan ölenlerin sayısı 100 binin üzerindeymiş. Ne kadar inanılmaz bir rakam olduğunu açıklamaya gerek yok.

Şimdi sağlığınız için en iyi hareketi yapın ve bugün hemen bırakın. Bir daha da, “bir taneden birşey çıkmaz” diye sakın ağzınıza koymayın.

Sağlıklı günler dilerim.

İlgili yazılar:
Sağlıklı yaşam
Sağlıklı yaşam için spor – 1
Sağlıklı yaşam için spor – 2

Arama motoru optimizasyonu neden sizin için önemli?

Web sitenizi yaptıktan (veya yaptırttıktan) sonra, Internet ortamındaki tanıtım ve diğer çalışmalarınız ile ilgili ilk adımı atmış oluyorsunuz. Ancak, sadece web sitenizin üretilerek, Internet üzerinde yer almaya başlaması, bu konuda yapabileceklerinizin çok küçük bir parçasını oluşturuyor.

Web siteleri, mevcut müşterilerinize verdiğiniz hizmet kalitesini yükseltmede, operasyonel maliyetlerinizi düşürmede önemli rol oynamaktalar. Ama aynı zamanda, yeni müşteri kazanmanız için de önemli bir tanıtım ve satış kanalı fonskiyonuna sahipler. Tabi bunu gerçekleştirebilmeniz için de, web sitenize mevcut müşterilerinizin dışında ve mümkünse sizin hedef kitlenizden oluşan bir trafik yaratmanız gerekmekte.

Web sitenizin trafiğini arttırmanın bir çok yolu var. Mesela,

– internet’te web sitenizin reklamını yapmak,
– web sitenizin reklamını başka mecralarda yapmak,
– diğer mecralardaki reklamlarınızda web sitenizin adresine yer vermek,
– web adresinizi basılı dokümalarda kullanmak,
– tanıdıklarınıza web sitenizden bahsetmek
– başka web sitelerinde linkinizin yayınlanmasını sağlamaya çalışmak
– …

Bu yöntemlerin hepsi de işe yarayacaktır, ancak her birinin maliyeti ve getirdiği sonuçlara göre değerlendirdiğinizde etkinlikleri çok farklı olacaktır. Reklam yolu ile web sitenizin duyurusunu gerçekleştirmek ve trafik yaratmak, işin en kolay yolu olacaktır. Ancak, bu yöntem aynı zamanda en pahalı ve geçici yöntem olma özelliği de taşıyacaktır. Reklam için ayırdığınız kaynaklar tükendiğinde, web trafiğinize de veda etmek zorunda kalacaksınız. Üstelik, muhtemelen reklama ayırdığınız yatırım, sizin yatırımınızın geri dönüşünü sağlayacak bir trafiği sağlamayacaktır. En azından, bu yatırımı geri alamama riskiniz çok yüksek olacaktır. Bunu yanında, bahsedilen diğer yöntemlerin de etkinlikleri ve süreklilikleri tartışmalıdır.

Webde trafiğin ana kaynakları: Arama Motorları
Artık web trafiğinin büyük bir bölümü Google, Yahoo, MSN gibi arama motorları tarafından oluşturulmakta. Bunun nedeni, kişilerin aradıkları konudaki web adresini tam olarak bilmedikleri zaman aradıklarını bulmak için ilk çıkış noktalarının bu arama motorları olması. Ben danışmanlığını ve yönetimini yaptığım web sitelerinin trafik istatistiklerine baktığımda, toplam trafiklerinin en az %50’si ile %90’ı arasındaki bir trafiğin arama motorlarından kaynaklandığını görmekteyim. Sitenin konusuna ve hedef kitlesine göre değişmekle birlikte, bu sayılar, potansiyel müşterilerimizin çoğunun bize bu yolla ulaştığının önemli bir göstergesi.

Sistem nasıl çalışıyor?
Google v.b. arama motorları, kendi aralarında ufak değişiklikler gösterseler de, temelde web sitenizi belli kriterlere göre değerlendirerek, sayfalarınızda yer alan kelimelerle arama yapıldığında sonuçlarında gösterilecek şekilde indeksliyorlar. Yani web siteniz neyle ilgili ise, teorik olarak arama motorlarında da, ilgili kelimelerle indekslenmesi söz konusu. Bunun için de, “robot” adı verilen yazılımlarla, internet’teki web sitelerinde linkten linke atlayarak, buldukarı sayfaları içeriklerine göre indeksliyorlar.

Web sitenizin arama motorlarında yer almasını nasıl sağlayacaksınız?
Web siteniz, bazı durumlarda siz hiç bir şey yapmasanız bile çoğu arama motoru tarafından indekslenecektir. Ancak, bunun tam tersi bir durum da söz konusu olabilecektir, yani eğer siz bu konuda bazı temel kriterlere dikkat etmezseniz, sitenizin çok az veya hiç indekslenmemesi söz konusu olabilecektir. Ancak, eğer web siteniz sizin için stratejik bir öneme sahipse, bu konuyu şansa bırakmak, diğer yaptığınız çalışmaların etkisini olumsuz yönde etkileyecek, belki de çok önemli bir potansiyeli kaybetmenize sebep olabilecektir.

İlk 3 sayfada yoksanız, Internet’te de yoksunuz!
Üstelik, artık arama motorları tarafından indekslenmek de yeterli olmamakta. Internet kullanıcılarının kullanım alışkınlıkları incelendiğinde, herhangi bir konuda yaptıkları arama sonucunda, listelenen ilk 3 sayfadan sonraki sonuçlarla ilgilenmedikleri gözlemlenmekte. Yani, kullanıcıların %90’ından fazlası, arama sonuçlarının ilk 3 sayfasındaki linkleri ziyaret etmekte ve diğer sonuçları görüntülememekte. Bu çok dramatik bir durumu ortaya koymakta; eğer web siteniz, hedef kitlenizin arama yaptığı kelime sonuçlarında ilk 3 sayfa içinde değilse, iş yapma ihtimaliniz inanılmaz derecede düşmekte.

Nasıl ilk 3 sayfaya gireceksiniz?
Arama motoru sonuçlarında ilk 3 sayfaya girmek, çok şanslı durumlarda kendiliğinden de olabilecektir. Ama, eğer bu konuda sistemsel bir yaklaşım belirleyecekseniz, web sitenizin, müşterilerinizin ilgi alanlarına göre arama motoru sonuçlarında yer almasını sağlayacak şekilde düzenlenmesi gerekecektir. Günümüzde bu konu ayrı bir uzmanlık alanı olmuş durumda. Bir çok SEO (Search Engine Optimization) profesyoneli bu alanda hizmet vermekte, ucuz/pahalı bu amaca yönelik bir çok yazılım pazarlanmakta.

Arama Motoru SPAM’ine karşı dikkat!

Arama motoru optimizasyonu çalışmalarınız için, kendiniz bu konuyu araştırabileceğiniz gibi, bir profesyonelin yardımını da başvurabilirsiniz. Eğer bu konuda yeteneğiniz ve bilginiz varsa, yardımcı yazılımlarla da işinizi kolaylaştırabilirsiniz. Ancak bu çalışmaları yaparken, şunu unutmamanız gerekmekte; Google gibi arama motorları, günümüzde çok gelişmiş algoritmalar kullanarak web sitelerinin içeriğini değerlendirmekte ve indekslemekte. Dolayısı ile, yapacağınız çalışmalarda, arama motorlarını yanıltmaya yönelik (ki bu SE SPAM olarak adlandırılmakta) uygulamalar yapmanız, web sitenizin iyi indekslenmesi şöyle dursun, bu girişimini fark edilmesi durumunda, sitenizin arama motoru listesinden sürekli olarak çıkartılmasına da sebep olabilecektir. Özellikle bu konudaki yazılımları kullanırken, yanıltıcı yöntemlere başvurmadıkarından emin olmanız gerekmekte.

En iyi yöntem: Müşterinizin ihtiyacı olan bilgiyi, düzgün şekilde sunun
Arama motoru SPAM’i gerçekleştirerek, sitenizin yasaklanması tehlikesinden kurtulamanın en kolay yolu, potansiyel müşterilerin ilgi duyacakları konulardaki içeriğe, sitenize düzenli ve organize şekilde yer vermekten geçmekte. Ayrıca, arama motoru optimizasyonu konusunda bilgili bir web ajansı ile çalışmak veya bu konudaki bir uzmanın yardımını almak da, işinizi garantiye almanızı sağlayacaktır.

Reklam bağlantısı:
Markethink Arama Motoru Optimizasyonu Servisleri

Neden bizde iyi Granny yok?


Her gün elma yemeyi alışkanlık haline getirdikten sonra, aldığım elmaların da kalitesi benim için önemli olmaya başladı. Ancak, maalesef piyasada kaliteli elma bulmak genelde çok zor oluyor. Çoğunlukla iyi elmaların ithal ürünler olduğunu görüyorum. Yerli ürünler ise, genelde çok değişken kaliteye sahip…

Neden bizde iyi elma üretilemiyor diye merak ediyorum?

Gerekli durumlarda ithalat yapılmasına bir dediğim yok ama, ithal elma yemek zorunda olmak beni rahatsız ediyor. Muz gibi tropik bir meyva da değil, yoksa benim bilmediğim bir şey mi var?

Markalı oyuncaklar

Geçtiğimiz gün bir tanıdığımızın çocuğuna hediye almak için Toys”R”Us’a uğradık. Bana biraz değişmiş ve sanki oyuncak çeşitleri azalmış gibi geldi ve tam istediğimiz gibi bir hediye bulamadık. Ama raflar arasında gezinirken, daha önce fark etmediğim bir grup oyuncak dikkatimi çekti. Bu oyuncaklar, örnek olarak bir ekmek kızartma makinesi, filtre kahve makinesi, matkap gibi aletlerin, çocuklar için küçültülmüş versiyonlarıydı. Ama işin daha da ilginç olanı, bu ürünlerin aynı zamanda Philips ve Bosch gibi, büyüklerin kullandığı markaları taşımalarıydı.

Sevimli ama…
Bu oyuncakları ilk gördüğümde çok sevimli geldiler. Ekmek kızartma makinesi, evimizdeki ile aynı modeldeydi, gerçekten çok şirindiler. Üstelik, bazı fonksiyonları da çalıştığı için çocuklar için çok caziptiler bence. Üstelik pazarlama açısından da çok dahice bir buluş, üstüne para alarak ürününüzün promosyon malzemesini dağıtıyorsunuz, ne iyi iş!

Sonra bir pazarlamacı olarak, bu yaklaşımın etkileri aklıma geldi. Bu ürünlerle büyüyen çocuklar, daha okuma yazma bilmeden bile olsa, logolar beyinlerinin bir yerine kazınmış şekilde büyüyecekler, büyüdüklerinde de, bilmeden de olsa, kafalarındaki marka imajına bunun bir etkisi olacak.

Bunun çok da önemli olmadığını düşünebilirsiniz ama, ben bu şekilde markalamanın uygun bir yaklaşım olmadığını ve çok iyi şekilde kontrol altında tutulması gerektiğine inanıyorum. Çok şirin gözükse de, çocukların bu şekilde bir reklama maruz kalmaları bana pek etik görünmüyor.

İlgili bağlantı:
Amazon.com’da Philips Markalı Oyuncaklar