Sinemalardan nefret ediyorum!

Evet, son gittiğim bir kaç filmden sonra artık bundan eminim, sinemalardan ve film izlemek için sinemalara gitmekten nefret ediyorum.

Neden?
Son yıllarda “sinemada film izleme deneyimi” gittikçe kötüleşmeye başladı. Bunun benim için en temel sebebi, kişi başı 10 ile 20 YTL arasında ücret ödeyerek girdiğiniz bu sinemalarda, film izleyinceye kadar yaklaşık olarak 40 dakikayı kaybetmeniz. Evet, son olarak İstinye Park’ta yer alan AFM sinemasında bir filme gittik, reklamları abarttıklarını bildiğim için, özellikle dükkanlarda oyalanarak filme geç girdim ve saat tuttum. Sonuç olarak, film başlama saati olarak ilan edilen saatten itibaren 30 dakika civarında bir süre reklamlarla geçti, daha sonrasında da usulen bir kaç fragman izledik (ellerinden gelse onların yerine de reklam koyacaklar ama hala daha o noktaya gelemedik anlaşılan :-)), neticede, 40 dakika sonunda filmimiz başladı. Film arasında yayınlanan reklamlar da üstüne ilave olunca 50-55 dakika reklam izleyerek geçmiş oldu.

Ama ben bu duruma hiç bozulmadım ve sinirlenmedim, çünkü böyle olacağını biliyordum. Zaten son 3-4 senedir bu durum şiddetlenerek devam etmekte. En son bir kaç sene önce İstinye CineMall’daki sinema yöneticisine konuyla ilgili “çattıktan” sonra, bu konuda kendimi boşuna yormamaya karar verdim. Çünkü, sinema sahibi için seyircinin ne düşündüğünün önemi yok, onlar daha çok “kaç paralık reklam alırım?”, “mısırı kaça satalım?”, “PepsiMax maksimum kaça satılabilir”, “Egzantrik sodaların bir şişesini 5-10 YTL’ye satabilir miyiz acaba?”, “koltuklar business class uçak koltuğu gibi olursa bilet fiyatımızı %X arttırabilir miyiz?” gibi konulara yoğunlaşmış durumdalar.

Benim için hiç önemi yok artık!
Ben bu duruma hiç aldırmıyorum artık. Sadece sinemaya gitmemeyi tercih ediyorum. Eskiden her hafta bir kaç filme giden ben, artık bir kaç ayda bir filme gider hale geldim. En güzeli gidip DVD’ni almak, sonra da paşa paşa büyük ekran TV’de seyretmek. Mısırımı da kendim patlatıyorum, en iyisinden sodamı marketten alıyorum. Filmi seyrettikten sonra da güzelce arşivime kaldırıyorum.

Maliyet: yaklaşık 25-30 YTL,
Zaman maliyeti: yaklaşık 2 saat,
Reklam izlemeyerek sinirini bozmamanın değeri: Parayla ölçülemez (MasterCard reklamı gibi oldu 🙂

Ben sinemaya gidip, parasını ödeyip, adam gibi film izlemek istiyorum. TV’de her gün yüzlerce defa yayınlanan reklamların “uzun” versiyonlarını izlemek için vermiyorum bu parayı!

Sinema sahipleri film severleri yolunacak kaz gibi görmekten vazgeçinceye kadar (olmayacak bir şey :-)) sinemaya gitmeyeceğim. Zaten filmlerin kalitesi de gittikçe düşüyor. Film endüstrisinin, müzikçilerin düştüğü hataya düşmelerine ve sektörün iş modelinin tamamen değişmesine çok az kaldı.

Sinema salonları işletenler, her gün kaç adet LCD büyük ekran TV ve DVD oynatıcı satıldığının farkında mısınız? Internet’ten yaygın film dağıtımının çok da uzak olmadığının farkında mısınız peki? Son günlerinizde size başarılar diliyorum.

Sinemalardan nefret ediyorum!” için 5 yorum

  1. yeni okuduğum bir kitapta amerikada videolar ilk çıktığı zaman insanlar madem sinemaya gitmek yerine video kaset alarak evlerinde film seyrediyorlar sinemada 10 dolarsa bilet bir kasedi diyerek ortalama 7-8 kişi seyreder diyerek 70-80 dolar gibi bir fiyata satmaya çalıştıkları yazıyordu. Direkt alakalı olmasa da yazınızı okuyunca bu aklıma geldi, sinema işletmecileri madem siz haftada bir kaç kez gitmek yerine ayda bir gelmeye başladınız, madem dvd vcd çıktı mertlik bozuldu, biz de gösterebileceğimiz maksimum reklamı gösterip ordan kazanırız diye düşünüyorlar anlaşılan:)

  2. Bence en başta kendilerini kandırıyorlar.Daha sonra bizleri kandırmaya çalışıyorlar.Ama nereye kadar kandıracaklar oda belli değil.Bu arada birileri akıl edipde dvd’lerin içine reklam koymaya falan kalkmasa…

  3. Aşırı kar hedefleyen kazanç zincirlerinin uzun süre devam ettirilmesi zor. Müzik endüstrisi bunu yaşıyor, sinemalar da yaşamakta, yaşayacak. Yeni tüketiciler onların sandığından çok daha akıllı, bizim gibi dinozorlar hala sinemaya gidiyorlar ama, genç nesil Internet’ten bir kopyasını bulup bilgisayarında veya iPod’unda filmi seyretmeyi tercih ediyor. Tüketiciye bir şeyi premium fiyatla satıyorsanız, o zaman ona o ürünü pürüzsüz şekilde sunmalısınız. Veya, eğer gelir modelinizi değiştiriyorsanız, o zaman tüketiciye maliyet avantajı sunmalısınız. Hem ondan kazanayım, hem de bundan gibi oluyor. Düşünsenize, para vererek abone olduğunuz Dijitürk kanalında saatlerce reklam yayınlandığını. Buna tepkimiz ne olurdu?

    Müşteriye sinemaya çekmenin binlerce yeni yolu bulunabilir, ancak bunun için kendini müşteri yerine koyarak düşünmek gerekmekte.

  4. “Aşırı kar hedefleyen kazanç zincirlerinin uzun süre devam ettirilmesi zor. Müzik endüstrisi bunu yaşıyor, sinemalar da yaşamakta, yaşayacak.” Kesinlikle katılıyorum, bu sektörlerin değer kaybetmesi değil şuanda bence sistemin ideale yaklaşması, daha “fair” hale gelmesi. Bence tamamen kısıtlardan dolayı ( Verilen bir konserin hızla yayılamaması, çoğaltılarak kaset haline getirilme zorunluluğu vs. ) birçok sektör onlarca yıldır fazla kazanıyordu. Sesi güzel birinin milyonlarca dolar kazanması, bunun yanında bir bilim adamının buna yaklaşamaması bana hiç adil gelmiyor. Bence bundan sonra konser vererek, tiyatro oynayarak; canlı performanslarla kazansınlar :))

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir