Pazarlamanın Adı Yok!

Ülkemizin pazarlama kavramından ne kadar uzak olduğu, Başbakan’ımızın ‘Türkiye’yi pazarlamak görevimdir’ sözünden sonra çıkan tartışmalarla daha da iyi anlaşılmış durumda.

Ülkemizde pazarlama denince ilk akla gelen genellikle, kapı kapı dolaşan tencere/tava satıcıları olmakta. Dolayısı ile, bu sözün ardından, Başbakan’ımızın da kapı kapı dolaşarak birşeyler satmaya çalıştığını düşünenler var.

Çok Geri Kaldık!
Bu tablo, aslında Türkiye’nin bugüne kadar belli alanlarda da neden yol alamadığının çok güzel bir göstergesi. Çünkü Türkiye’de genel olarak pazarlamanın ne olduğu bilinmiyor. Çünkü Türkiye gerçek anlamda pazarlama aktivitelerini çok uzun süre gerçekleştirmedi.

Uluslararası Kamuoyu Oluşturma
Türkiye çok önemli kaynaklara ve değerlere sahip bir ülke, ama ne yazık ki pazarlamayı anlayamadığımız ve uygulamadığımız için, sürekli olarak “Türkiye’yi kimse bilmiyor” yakınması ile dolaşıyoruz. Türkiye’yi herkese bildirmek hepimizin görevi, özellikle de politikacılarımız. Bu da bilinçli şekilde uygulanacak pazarlama faaliyetlerine bağlı. Bu çok uzun vadeli ve kararlılık isteyen bir çalışma.

Türkiye’nin Farkının ve Değerlerinin Anlatılması
Bu başlık aslında Türkiye ile ilgili olarak pazarlama fonksiyonunun neyi gerçekleştirmesi gerektiğini tanımlıyor bence. Türkiye’nin her politikacısı pazarlamayı bilmek ve uygulanmasını sağlamak durumunda. Türkiye’nin farkının ve değerlerinin anlatılması için, reklam, halkla ilişkiler ve diğer aktivitelerin çok iyi ve verimli şekilde uygulanması gerekmekte. Üstelik bu durum son dönemde sadece Türkiye için değil, bütün ülkeler için önem taşıyor. Çünkü artık her ülke, dünyadaki para akışını ve refahı kendine doğru çekmek için daha fazla çabalaması gerektiğinin farkında. Kimsenin konumu garanti değil. Herkes stratejik işbirliklerine ihtiyaç duyuyor. Nasıl ki insan ilişkilerinde eş-dost muhabbeti önemliyse, aynı faktörler ülkelerin daha iyi pazarlanmasında ve refaha ulaşmasında etkili oluyor.

Komplo Teorileri
Ülkemizde her zaman komplo teorileri revaçta oldu. “O ülke bizim düşmanımız, bu şirketler Türkiye’yi batırmak istiyor, bunların hiçbiri dost değil, Türkiye’yi satıyoruz” paronoyası nedense hep hoşumuza gitti. Çünkü bu, kolay olan yoldu. Dostumuz olabilecekleri veya çıkarımız için işbirliği yapabilecekleri görmek ve onları kazanmaya çalışmak ise çaba, planlama ve politik risk almayı gerektirmekte.

Pazarlamanın Adı Yok!” için 3 yorum

  1. PAzarola’daki İsmail Hocamızın güzel bir yazısı vardı bu konuda. Pazarlamanın aslında “değere değer katmak” oldugunu cok iyi anlatıyor

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir