İyi Ürün + İyi Pazarlama = Picasso İstanbul’da


Bugünkü haberlerde Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki”Picasso İstanbul’da” sergisini 251.000 kişinin ziyaret ettiği geçmekteydi. Bu kadar ilgi çeken başka bir sanatla ilgili aktivite oldu mu bu ülkede bilmiyorum ama, bu durum şaşırtıcı olduğu kadar, iyi pazarlama ve markanın neler yapabileceğinin güzel bir kanıtı.

Picasso İstanbul’da sergisinin tanıtımlarını İstanbul’un birçok yerinde, yazılı ve görsel medyada izledim. Ama başarıyı getiren sadece bu reklamlar değildi, Picasso markasının tanınmışlığı ve ülkemiz insanının marka merakı da çok önemli rol oynadı bunda.

Sanatla ilgili bir aktiviteye bu kadar ilgi görmek insanı bir taraftan sevindirirken, diğer taraftan en azından bu sergi kadar önemli birçok çalışmanın da yeterince ilgi görmemesi üzücü bir durum. Örneğin, İstanbul Modern’i ele alalım. Çok beğendiğim bu mekanda geçtiğimiz aylarda gerçekleşen Fikret Mualla sergisinin de, en az Picasso sergisi kadar değerli içeriğe sahip olduğunu düşünüyorum.

Kısacası, uluslararası değeleri öğrenirken, kendi değerlerimizi de tanımak ve takdir etmeyi unutmamak gerekmekte bence.

Tag: , , , , ,

Sağlıklı Yaşam İçin Spor – 2

Dünkü yazımdaki “Sadece sağlığınız için sürekli spor yapmak istiyor musunuz?” sorusuna “evet” cevabı verdiyseniz, artık bunu nasıl gerçekleştirebileceğinize geçebiliriz.

Önce sağlık durumunuzu belirleyin
Düzenli spora başlamadan önce, öncelikle mevcut sağlık durumunuzu belirlemenizde büyük fayda var. Mevcut durumda, ne kadar sportif aktiviteyle uğraştığınız önemlidir. Eğer düzenli spora başlamadan önce de ara sıra spor aktivitesi gerçekleştiriyorduysanız, o zaman daha rahat davranabilirsiniz. Kısa süre önce check-up yaptırdıysanız ve kalp ve genel sağlık durumunuz iyi çıktıysa, yine çok endişe etmeyebilirsiniz. Ancak, mevcut durumda, hemen hemen hiç spor yapmıyorduysanız, sigara kullanıyorsanız ve/veya kısa süre öncesinde bir sağlık kontrolünden geçmediyseniz, bu durumda, bir doktor muayenesinden geçmenizde büyük fayda olacaktır.

Sonra, hangi sporu yapacağınızı belirleyin
Bunu belirlerlen kural, sürekli olarak yapabileceğiniz, zevk aldığınızı bir spor aktivitesi olmasıdır. Bu kimisi için koşu olabilir, kimisi için bisiklet, bazıları için se yüzme. Benim size pratik önerim, yürüyüş ve koşu olacaktır. Bunun sebebi de, bu sporların yapılabilmesi için minimum seviyede ekipmana ihtiyaç duyulmasıdır.

Maksimum kalp hızınızı belirleyin
Düzenli sporda en çok dikkat edilmesi gereken konu, spor aktiviteniz esnasında, kalp atış hızınızın takip edilmesi gerekliliğidir. Ülkemizde maalesef bu konu çok gözardı ediliyor, ama, yapacağınız spor aktivitesinde istediğiniz sonuca ulaşmanızın en önemli ön şartı, amacınıza uygun efor seviyelerinde spor yapmanızdır. Bunun da ilk adımı, mevcut sağlık koşullarınıza göre, dakikadaki maksimum kalp atış hızınızı (MKAH) belirlemek ve aktivitelerinizi buna göre planlamaktır. MKAH, kişinin fiziksel kondüsyonu ve yaşına göre değişmekle beraber, kabaca hesaplamak için, aşağıdaki formülü uygulayabilirsiniz:

MKAH = 220 – Yaşınız

Yani, eğer yaşınız benim gibi 39 ise, MKAH’nız 220-39= 181 olacaktır. Tabii ki, bu çok genel bir formül olup, sadece kabaca size kılavuzluk edebilecek bir sayıdır. Gerçek MKAH’niz, fiziksel kondüsyonunuza ve sağlık durumunuza direkt olarak bağlıdır. MKAH’nızı daha hassas ölçmek için iki farklı yöntem daha uygulayabilirsiniz. Birincisi, kalp hızı monitörlerinin, bu konuyla ilgili ölçüm programlarını kullanarak (yazının ilerleyen bölümlerinde anlatılacak). İkincisiyse, profesyonel olarak bu hizmeti veren sağlık kuruluşlarına başvurarak. Seçim sizin olmakla beraber, bence eğer düzenli olarak sporla ilgilenecekseniz, biraz paraya kıyıp, kalp hızı monitörü satın almanızda büyük fayda var derim, yazının bundan sonraki bölümünde de, bu monitöre sahip olduğunuzu varsayacağım. (İlglili yazı: Kendi alanında bir pazar lideri: Polar).

Spor aktivitenizin planlanması
Sonuç alabilmeniz için, amacınıza uygun sıklıkta ve seviyede spor yapmanız gerekmekte. Benim uyguladığım genel program, gün atlayarak 30 dakika ile 60 dakika arasında spor yapmak şeklinde. Aktivitenin seviyesine göre ve o günkü durumuma göre süresini kısaltıyor veya uzatıyorum. Siz de en azından haftada 3 gün olacak şekilde bir program uygulayabilmelisiniz. Burada, yaptığınız sporun, yürüyüş veya koşu olduğunu varsayacağım. Normal bir aktivite, üç aşamadan oluşacaktır:

1. Aşama, Esneme ve Isınma: Esneme hareketlerini takiben, 5-10 dakikalık bir ısınma süresi, vücudunuzun ana aktiviteden önce gerekli şekilde hazırlanmasını sağlayacaktır. Böylece, spor esnasında, soğuk kasların başına gelebilecek kramp ve eklem problemlerini önlemiş olacaksınız.
2. Aşama, Ana Aktivite: Amacınıza göre belirleyeceğiniz seviyedeki aktivitenizi, tercihen en az 20 dakika olacak şekilde gerçekleştirmeniz gerekecektir.
3. Aşama, Soğuma: aktivite sonunda, vücudunuzun ve kalbinizin yavaş yavaş eski seviyesine dönmesi için 5-10 dakikalık bir soğuma süresine ihtiyacınız olacaktır. Böylece, kaslarınızda birikmiş olabilecek laktik asitin dağılması sağlanacak ve spor sonrasında kas ağrısı çekme ihtimaliniz de en aza inecektir.

Ana Aktivite Kalp Atış Hızı seviyesinin belirlenmesi
Almak istediğiniz sonuca göre, uygun seviyede kalp hızı seviyelerini koruyabileceğiniz aktiviteyi gerçekleştirmeniz gerekecektir. Bununla ilgili olarak aşağıdaki seviyelerden bahsedebiliriz:

Çok Hafif Egzersiz (MKAH’nın %50-60 arası): Çok zayıf vücutlarda başlangıç seviyesinde veya ağır egzersizlerden sonra rahatlatıcı olarak uygulanabilir. Ortalama egzersiz süresi :20-40 dakika.
Hafif Egzersiz (MKAH’nın %60-70 arası): Aerobik dayanıklılığı yükseltir, yağ yakmayı hızlandırır, daha yüksek seviyelerdeki egzersizler için vücudu hazırlar. Ortalama egzersiz süresi :40-80 dakika.
Orta Seviyede (MKAH’nın %70-80 arası) Egzersiz: Aerobik kapasiteyi arttırır, yani, kalbinizin kana aktarabildiği oksijen miktarını arttırır, daha düşük kalp hızı ile, daha yüksek seviyede egzersiz yapabilir hale gelirsiniz. Kan dolaşım sistemini güçlendirir. Ortalama egzersiz süresi :10-40 dakika.
Yüksek Seviyede (MKAH’nın %80-90 arası) Egzersiz: Yüksek seviyede spor dayanıklılığını arttırır, yani kalbiniz ve dolaşım sisteminiz uzun süreli ve yüksek tempodaki egzersizlere dayanabilir hale gelir. Ortalama egzersiz süresi :2-10 dakika.
Maksimum Seviyede (MKAH’nın %90-100 arası) Egzersiz: Ani ve çok yüksek seviyelerdeki spor aktivitesi kapasitenizi arttırır. 100m koşu v.b. Kas sisteminizi güçlendirir. Ortalama egzersiz süresi :0-2 dakika.

Yeni başlayanlar için öncelikle, hafif ve orta seviyede egzersizlerle birkaç ay vücudun alıştırılmasında büyük fayda olacaktır. Özellikle yağ yakmak sizin için önemli ise, yüksek seviyelerde egzersizden kaçınmanız, hafif seviyede egzersiz yapmanız gereklidir. Bunun dışında genel olarak kalp ve vücut sağlığını hedefliyorsanız, orta seviyede, müsabakalara katılmayı düşünüyorsanız, yüksek ve maksimum seviyelerde egzersizi programınıza almanız gerekecektir.

Örnek aktivite:
Yeni başlayanlar için aşağıdaki gibi bir örnek aktivite planı, bu işin nasıl yapılması gerektiği ile ilgili fikir verebilir. MKAH’nızın 180 olduğunu ve hedefinizin yağ yakmak olduğunu da varsayarsak;

Esneme ve Isınma: 5-10 dakika süre ile hafif egzersiz gerçekleştirin. MKAH’nızın %50’si ile %65’i arasındaki seviyeler bu iş için uygundur. Yani kalp hızınız 180’in %50’si ile %65’i arasında olmalıdır, bu sayılarda 90 ile 117 nabız olacaktır.
Ana Aktivite: Yağ yapmak için en uygun seviye olan hafif egzersiz seviyelerinde, yani %60-75 arasında egzersiz gerçekleştirin. Süre ilk zamanlarda 20-30 dakika, ilerleyen günlerde, kendinizi iyi hissettiğiniz sürece 60 dakikaya kadar uzatılabilir. Yani kalp hızınız 108 ile 135 arasında olmalıdır.
Soğuma: Kaslarınıza soğuma fırsatı vermek için, MKAH’nızın %50’si ile %65’i arasındaki seviyelere inerek egzersiz yapın. Yani kalp hızınız 90 ile 117 arasında olmalıdır.

Amacınıza göre, örnek aktivitemizdeki ana aktivite seviyesini ve süresini değiştirebilirsiniz, ancak önerim, özellikle yeni başladığınızda, mutlaka hafif ve orta seviyelerde egzersiz yapmanızdır. Zamanla (mesela 4-6 ay sonunda) vücudunuz ve kalbiniz spora alıştıkça, yavaş yavaş daha yüksek seviyeleri ve süreleri deneyebilirsinz.

VOmax
VOmax kavramı, kalp ve damar sisteminizin, oksijen taşıma kapasitesini belirtir. Bu katsayı, birçok kalp hızı monitöründe kabaca ölçülebilmekte. Daha hassas ölçüm için, profesyonel sağlık kuruluşlarına başvurmak gerekmekte. Pratik olarak bilmeniz gereken şudur: VOmax’ınız ne kadar yüksekse, kalbiniz o kadar yavaş çalışarak iş yapabilir ve daha az yorulursunuz. Düzenli spor yapmaya devam ettikçe, VOmax’iniz de yükselecek ve daha ağır egzersizleri yapabilir hale geleceksiniz.

MKAH’nız ve VOmax’iniz Zamanla Değişir
220’den yaşınızı çıkartarak bulunan MKAH genel bir fikir verse de, aslında MKAH’nız değişkendir. Yani, siz sürekli spor yapmaya devam ettikçe, MKAH’nız da yükselecektir. Yani, kalbiniz ve damar sisteminiz spor ile geliştikçe, daha yüksek kalp atış hızlarına dayanabileceksiniz. Aynı şekilde, spora devam ettikçe, VOmax’iniz de yükselecek ve aynı seviyede spor yapabilmeniz için, kalbinizin daha az sayıda atması yeterli olacaktır. Bu da, aynı seviyede sporu yaparken, daha az yorulmanız anlamına gelmektedir. Daha önce iki adım çıktığınızda soluk soluğa kaldığınız merdivenleri, şimdi basamak atlayarak yorulmadan çıkma sebebiniz de budur işte! Örneğin benim MKAH ilk başta 181 seviyesindeyken, şimdi kalp monitörümde 188 seviyesine çıkmış durumda. VOmax’im ise 33’ten 45 seviyelerine çıkmış durumda.

Aerobik ve Anaerobik Aktiviteler
Genel olarak spor aktiviteleri, kalp hızı seviyelerine göre ikiye ayrılabilir. Aerobik aktivitler, daha düşük ve orta seviyelerdeki aktivitelerdir ve vücut bu aktiviteler esnasında enerjisini yağ ve karbonhidrat depolarını kullanarak elde eder. Kısacası, aktivite seviyesi düşük olduğu için, vücu, kompleks bir işlem olan yağ yakma için yeterli vakti bulur. Anaerobik aktivitelerde ise, egzersiz yoğunluğu yüksek veya maksimumdur. Bu aktivitelerde enerji için yağ yakılması beklenemeyeceğinden, vücut önce kaslardaki, daha sonra da karaciğerimizdeki karbonhidratları yakarak enerji sağlar. Dolayısı ile, çok hızlı şekilde yorulacak ve kaslarınızda laktik asit birikecektir. Aerobik aktivitler, genel olarak kalp ve vücut sağlığı için önerilen aktivitelerdir. Anaerobik aktiviteler ise, daha çok sprint yarışçıları v.b.nin geliştirmeleri gereken bir egzersiz tipidir. Aerobik aktiviteler yapılırken de, arasıra dayanıklılığın arttırılması için, anaerobik egzersizlere yer verilebilir.

Pratik öneriler
Kendinize bir yatırım yapıp, bir kalp hızı monitörü alın, çok pahalı değiller, üstelik saat olarak da kullanabilirsiniz. Bu cihaz ile, egzersizlerinizi doğru seviyelerde yapabilecek, kendinize özel MKAH’nizi belirleyebileceksiniz. Bununla ilgili bir yazım: Kendi alanında bir pazar lideri: Polar Ayrıca, bu cihazları satan finspor‘un sitesini de ziyaret edebilirsiniz.

Egzersizlerin size faydalı olması için, kendinizi yorgun hissetmeniz gerektiği fikrinden kurtulun. Size yararlı olan egzersizler, yukarıda bahsedilen seviyelerde gerçekleşecektir. Yüksek ve Maksimum seviyelerini denemeden önce, genel sağlık durumunuzun iyi olduğundan emin olun. Kendinizi yorgun, halsiz , hasta hissettiğiniz durumlarda spor yapmak için zorlamayın.

Eğer düzenli olarak yürüyüş veya koşu yapmayı düşünüyorsanız, özellikle kış aylarında rahat spor yapmanızı sağlayacak bir koşu bandı almayı düşünebilirsiniz. İlk bakışta pahalı bir yatırım gibi gözükse de, aslında spor kulübü üyeliğinden daha ucuza gelen bir seçenektir bu bence.

Sorularınız olursa, lütfen bana iletin, elimden geldiğince yardım etmeye çalışırım.

ÇOK ÖNEMLİ NOT: Ben bir doktor veya bu konunun uzmanı kişi değilim, dolayısı ile, burada yazdıklarım benim deneyim ve bilgilerime dayanarak yazdığım ifadeler olup, bilimsel açıdan tam olarak doğru olmayabilirler. Sağlık problemi yaşamamak için, spor aktivitelerine başlamadan önce, profesyonel bir sağlık konrolünden geçmeniz ve doktorunuzun önerilerini dinlemeniz gereklidir.

Yararlanılan kaynak: Polar’ın www.polarrunningcoach.com sitesi.

Tag: , , ,

Sağlıklı Yaşam İçin Spor – 1

Uzun süredir sağlıklı yaşam ile ilgili yazı yazmadığımı fark ettim ve bu açığı kapatmaya karar verdim. Bu yazıda, sağlıklı yaşam için sürekli spor yapmaya başlamayı düşünenlere yönelik olarak, kendimce bazı önerilerde bulunup, bilgilerimi paylaşacağım.

Sağlıklı Yaşam İçin Spora Nasıl Başlayacaksınız?
Bunun için öncelikle şu soruya cevap vermeniz gerekmekte:

Sadece sağlığınız için sürekli spor yapmak istiyor musunuz?

Bu soruyu kendinize sormak çok önemli. Bu sorudaki “sadece sağlığınız için” bölümü de özellikle çok önemli. Çünkü, farklı motivasyonlarla, mesela “X kilo vermek için” veya “çok daha güzel bir vücut şekli için” başlanan spor programlarının, çok uzun ömürlü olmadığını gördüm. Kısa süreli yoğun bir spor programı ve rejim ile X kilo vermeniz mümkün, ama bunun sizin sağlıklı olmanıza katkısının ne olacağı tartışılır.

Sağlıklı yaşam ne demek?
Burada “sağlıklı yaşam” terimini, sadece “hasta olmadan yaşamak” olarak da algılamamak lazım. Buradaki “sağlıklı yaşam”, sağlıklı ve yüksek performansa sahip bir kalp ve vücuda sahip olarak, günlük hayatta gerçekleştirdiğimiz aktiviteleri çok daha kolay ve iyi gerçekleştirmek anlamına da gelmekte. Düzenli spor yapan insanların, fiziksel hastalıkların yanında, zihinsel hastalıklara da çok daha az oranda yakalandıları tespit edilmiş. Yani fiziksel ve zihinsel sağlık söz konusu. Ayrıca, yine düzenli spor yapanlar, vücutlarında spor sebebi ile rahatlatıcı hormonların sürekli var olması sayesinde, içki ve sigara alışkanlıklarına çok daha az başvurmaktalar. Gerçekten de, düzenli spor yapmaya baladıktan bir süre sonra, arada sırada içtiğim puro ve pipoların bana artık çok da fazla zevk vermediklerini fark ettim. Kısa süre sonunda, hiç zorlanmadan tütün kullanma alışkanlığımdan tamamen vaz geçtim. İçkiyi de artık çok daha az ve gerçekten zevk almak için içiyorum.

Yaşam tarzı değişikliği
Kısacası, sağlığınız için spor yapmak istiyorsanız, bunu sadece bir spor aktivitesi olarak değil, bir yaşam tarzı değişikliği olarak görüp, hayatınızın diğer alanlarında da destekleyici önlemler almanız gerekmekte. Örneğin, çok sigara içiyorsanız ve birazcık olsun bırakmak yönünde motivasyonunuz yoksa, boşuna sporla uğraşmayın bence, terlediğinize yazık. Günlük olarak içtiğiniz bir paket sigaranın vücudunuza verdiği zararı, ne yazık ki hiçbir spor aktivitesinin gidermesi mümkün değil. Benzer şekilde, yiyeceklerinizde de, sağlıklı olanı ayırt edip, ona göre dengeli bir beslenme sistemi oturtabilmelisiniz.

Yaşam kalitesi herşeyden önce gelir
Sağlıklı yaşam için spor yaparken, motivasyonunuzun “daha yüksek yaşam kalitesi” olması bence en doğru yaklaşım. Daha sağlıklı, verimli, pozitif ve farkında bir insan olmak sizce de spor yapmak için yeterli bir sebep değil mi? Hedefiniz bu olduğunda, aktivitenizi çok daha uzun süre, düzenli olarak gerçekleştirebilecek ve bir süre sonra, hem o istemediğiniz kilolardan yavaş yavaş kurtulduğunuzu, hem de daha güzel bir vücuda sahip olduğunuzu da göreceksiniz.

Sadece sağlığınız için sürekli spor yapmak istiyor musunuz?
Yukarıdaki soruya cevabınız bu yazı sonunda “evet” ise, en azından doğru bir başlangıç ile, başarılı olmak yolunda önemli bir adım atmışsınız demektir.

Devam edecek…

İlgili yazılar: Sağlıklı Yaşam, Sağlıklı Yaşam İçin Spor -2 , Sağlıklı Yaşam İçin Wii , Evde Spor Yapmak İçin En Uygun Alet Hangisi?


Tag: , , ,

Çanakkale


Geçen yılki motor gezimizde eşimle ziyaret ettiğimiz Çanakkale şehitlikleri bizi gerçekten çok duygulandırmıştı. Çocukluğumda da ziyaret ettiğim bu yeri, bir yetişkin olarak algılamam çok daha farklıydı. Orada, o sessizliğin içinde, bundan 91 yıl önce yaşanan cehennemi ve ölen yüzbinleri düşünmek, aslında bugün ne kadar şanslı olduğumuzu bize bir daha hatırlatmıştı.

Büyük Marketlerin Kaybolan Cazibesi

Artık çok büyük süpermarketlerde alışveriş yapmayı pek istemiyorum. Özellikle günlük alışveriş için bu tip marketleri tercih etmek, sanki kendi kendine eziyet haline gelmeye başladı. Birkaç kutu süt, biraz yumurta, meyva suyu, biraz da sebze almak için girdiğiniz marketten en iyi ihtimalle yarım saatte çıkabiliyorsunuz, muhtemelen de bu 1 saati buluyor. Halbuki benzer bir alışveriş, küçük bir markette veya bakkalınızda 10-15 dakikadan uzun sürmüyor.

Ama, çok küçük bakkallarda da, genellikle fiyat, ürün çeşidi ve tazelikle ilgili problemler olabiliyor. Bunun için ben artık büyük market zincirlerinin, küçük şubelerine uğramaya çalışıyorum, hem istediğim ürünü ucuza alıyorum, hem de fazla vakit kaybetmemiş oluyorum.

Kaybolan Katma Değer
Büyük marketlerde işinizin uzun sürmesinin bir nedeni de, mağazalarda mümkün olduğunca çok dolanmanız ve vakit geçirmenizi gerektirecek şekille tasarlanmaları. Modern perakendeciliğin gereği olarak bu tip uygulamaların yapılmasını çok da garipsemiyorum. Ama bence işin dozu son dönemde biraz fazla kaçtı, müşterinin kolayca alışveriş yapmasının yerine, insanların zorla bazı bölgelerden geçirilmesi ve akıllarında olmayan birşeylerin satılması daha önemli olmaya başladı.

Özellikle haftasonlarında artık marketler panayıra dönüyor, bir tarafta sucuk pişirip dağıtanlar, öbür tarafta meyvalı yoğurt denetmeye çalışanlar 🙂 Öyle ki, bazen insanların bu “denetici”lerin önlerinde bir parça sucuk yemek için kuyruğa girdiklerini bile görüyorum.

Bu mekanlar, yarattıkları katma değerden daha fazla eksi değerle, müşterilerini zorlamaya başladılar bence. En azından benim tercihim olma konusunda şu anda sınırdalar.

İlgili bir yazım: ChampionSa’daki Mağaza Düzeni

Tag: , , , ,

Kendi kendini yenileyen portal sayfaları

Milliyet.com.tr’ye giriyorum, bir haber okuyorum. Sonra günlük işlerime dönüyorum, arka planda web tarayıcımda milliyet.com.tr duruyor bu arada. Sonra birkaç dakika sonra “klick” diye bir ses çıkıyor. Bu ses, kendi kendine yenilenen milliyet.com.tr sayfasının sesi!

Basit ve kullanıcı için faydalı gibi gözükebilecek bu uygulama, aslında reklam verenler için son derece büyük bir haksızlığı içeriyor. Çünkü, ben çalışmama devam ederken, hatta masa başında değilken bu sayfa kendini yenilemeye devam ediyor. Ben bir sayfa okuduysam, sistem kendini yenileyerek belki de 50-100 kere daha sayfayı yüklüyor. Her yüklemede de sayfadaki reklamlar bir daha yükleniyor. Bu her yüklenişin reklam veren için anlamı harcanan reklam bütçesi. Peki bu harcanan paralar bir işe yarıyor mu? Hayır!

Ama kimin umurunda, reklam veren bu konuda sesini çıkartmıyor (belki haberi bile yok), sonra da bu mecralarımız ayda bilmem kaç milyon sayfa gösterimi gerçekleştiriyoruz diye kendileri ile övünüyorlar. Bu şekilde şişirilerek gerçekleştirilen sayfa gösterimlerinin ne kadarını dikkate almak lazım, orasını siz düşünün artık.

Tag: , , , ,

Fiat’ın Yeni Logosu


Dünkü logo ile ilgili yazımdan sonra, “ben olsaydım Fiat’ın logosunu nasıl yapardım?” diye aklıma takıldı. İşte yarım saat çalıştıktan sonra ortaya çıkanlar. Biraz daha uğraşılırsa, daha da güzel şeyler çıkartılabilir. Sanırım şu andaki logolarından daha güzel ve geçmişle uyumlu oldu, ne dersiniz?

Fiat’a not: Dilerseniz bu logoyu ücretsiz olarak kullanabilirsiniz 🙂

Tag: , , , , , ,

Dinamik Logo Olur mu?


Bence logo bir şirketin kimliğini ortaya koyan en önemli göstergelerden biri. Şirket hakkında hiç bir şey bilmeseniz bile, sadece logosuna bakarak bir fikir elde etmeniz mümkün. Yukarıda Shell’in logosunun yıllar içerisinde değişimini gösteren bir grafik var. 1930 ile 2000 arasında 7 farklı logo kullanılmış, yani yaklaşık 10 yılda bir logoda değişiklikler olmuş.

Şirketiniz dinamikse, logonuz da olabilir
Shell bence çok güzel bir örnek. Değişen güncel tasarım akımlarına göre, bir şirketin logosunun da güncellenmesi gerektiğine inanıyorum. İlk yapıldığı yıllarda insanlara çok güzel gelen bir logo tasarımı, aradan geçen zamanda demode olduysa değiştirilmesi gerekiyor. Ama, bu değişikliğin de çok dikkatli şekilde yapılması gerekiyor. Orjinal tasarımın temel yapısından çok gerekmedikçe ayrılmamakta fayda var. İnsanların, eski logo ile, yeni logoyu birbirine bağlayabilmesi gerekmekte. Bence Shell bu konuda çok başarılı olmuş, her yeni versiyonda logo biraz daha güncel bir hal alırken, temeldeki denizkabuğu biçimi korunmuş.

Fiat ne yapmış?
Fiat ise bence bu alanda başarısız bir uygulama gerçekleştirmiş. Yukarıda göreceğiniz logolar arasında hiçbir şekil benzerliği yok. Korunan tek şey, kurumsal renk olmuş! Üstelik yeni logonun, eskisine göre daha güncel çizgiler içerdiğini söylemek zor. Hatta tam tersine, eski logo yenisine göre daha modern bir yapıya sahip. Fiat’ın nasıl olup da bu kadar başarısız bir logoya yöneldiğini, bunu kimin kabul ettiğini anlamak zor. Üstelik bu şirketin dünyanın en güzel (estetik açıdan) otomobilleri olan Ferrari’leri üreten grup ile kardeş olduğuna inanmak zor. Bence Fiat’a iyi bir reklam ajansı gerekmekte.

Logo ne zaman değiştirilmeli?
Logo değişiminin herhangi bir zamanda yapılmaması gerekmekte. Logo değişimi için en iyi zamanlama, şirketle ilgili çok önemli yapısal değişikliklerin olduğu, müşteriye “biz artık çok farklıyız!” denilmesi gereken durumlar bence. Özellikle, bunun yoğun reklam kampanyalarının gerçekleşeceği dönemlere denk getirilmesi, yapılan diğer pazarlama çalışmalarının da, müşteri tarafında daha çok ilgi/dikkat çekmesi sonucunu doğuracaktır.

Tag: , , , ,

Bilge Ferrari’sini neden sattı?

Haftasonu İstanbul trafiğinde sıkışmış vaziyette ilerlerken, yanımızdan bir Ferrari geçti, o da hepimiz gibi milim milim ilerleyen trafiğin içinde homurdanıyordu. Aynı anda eşimle birbirimize bakıp gülümsemiştik, ikimiz de o anda aynı şeyi düşünmüştük: “İstanbul trafiğinde bütün otomobiller eşit, yüzbinlerce dolar vererek Ferrari bile alsan bu trafikten kurtulamazsın!”

Evet, durum bu olmasına, şehiriçi trafikte genellikle 50km/s üzeri hıza çıkılamamasına rağmen, etrafınıza baktığınızda gördüğünüz otomobillerin ortalama gücü 100 beygirin üzerinde. Şehiriçinde, ortalama 1-2 kişiyi, 50km/s civarında bir hızda taşımak için, sizce de 100 beygir ve 1 tondan daha ağır bir otomobile ihtiyacımız var mı? Benim bir mühendis olarak tahminime göre, çok küçük dizel motora sahip, 10-20 beygir arasında, daha küçük, belki de bizim alışık olduğumuzdan çok daha farklı formattaki otomobillerle şehiriçi ulaşım gerçekleştirilebilir. Üstelik bu araçların öyle lüks falan olması da çok önemli değil, mühim olan bizi istediğimiz yere, güvenli şekilde ulaştırsınlar.

Volkswagen 1 litre otomobili
Aslında, benim bu düşündüğüme yakın bir otomobilin konsept tasarımını geçtiğimiz yıllarda Volkswagen yapmıştı. İki kişilik bu otomobil, 1 litre dizel yakıt ile, 100 km yol katedecek şekilde tasarlanmıştı. Araç 300cc’lik ve 8.5 beygirlik bir motora sahip. Üretimi konusunda ne düşünülüyor bilmiyorum ama, ben bu tip otomobillerin, şehiriçinde kullanımının yaygınlaştığını hayal etmeden duramıyorum. Etrafımızda gezinen 5000cc’lik, 250-300 beygirlik arazi taşıtları yerine, bu küçük ve insana çok daha az rahatsızlık veren araçların yaygınlaşmasını çok isterdim. Bizim ülkemiz için biraz uzak bir hayal gibi de gözükse, Avrupa ülkelerinde yaygınlaşması çok zor olmayacak bir uygulama bu. Tabii ki, bununla ilgili olarak şehir planlamacıların önemli değişiklikler yapması lazım. Ama dediğim gibi, bence Batı Avrupalılar bunu hızlı şekilde gerçeğe dönüştürebilecek toplumsal ve teknolojik görgüye sahipler.

Üreticiler ve Toplum
Böyle bir dönüşümün gerçekleşmesindeki önemli engellerden biri de, üreticilerin, bu tip otomobillerin yaygınlaşması ile ilgili çekingenlikleri olabilir. İnsanların, eskisine göre çok daha küçük ve güçsüz bir motora sahip bir araca daha az bedel ödemek isteyecekleri, bu nedenle de, karlılıkta da dolaylı bir düşüş olabileceğini düşünerek, üreticiler bu tip ürünleri geri planda tutabilirler. Ayrıca, toplumsal önyargıların da (küçük otomobilin güvensiz olacağı, statü sembollüğü v.b.) aşılması gerekmekte. Ülke ve şehir yöneticilerinin, bu tip dönüşümü destekleyecek ve teşvik edecek önlemleri alması mutlaka gerekmekte.

Bu arada, yazıyı yazarken Internet’te VW’nin 1 litre otomobili ile ilgili biraz daha araştırma yaptım ve bu projenin rafa kaldırıldığını öğrendim (bilgi için tıklayın). Sebepse, üretim maliyetinin kullanılan magnezyum şasi ve karbon elyafı gibi teknolojik malzemelerden dolayı yüksek çıkması. Bana bu biraz uydurma bir sebep gibi geldi. O zaman, arabayı magnezyumdan yapma, biraz daha ağır olsun da 100 km’de 2 litre dizel yakıt tüketsin! Sanki şu anda yollarda bu tüketim değerine yaklaşabilen bir araç var mı ki? Bence asıl sebep, üreticinin bu ürünün satış tahminlerini düşük görmesi, mevcut işine etkisinin ne olacağını bilememesi ve sosyal olarak kabul ettirmek için uğraşmak istememesi. Kısacası VW kolaya kaçıyor, diğer hantal otomobil üreticileri gibi, bugünkü karına bakıyor ve bu alanda öncü olma şansını kaybediyor.

Bilgenin Ferrari’sini satma sebebi farklı da olsa, şimdilik trafikten kurtulmanın yolu, bilge gibi Ferrari’nden ve belki de bu şehirden vazgeçebilmek değil mi? (Sanırım yakında İstanbul’dan taşınıp felsefe yazılarına geçiş yapacağım :-))

VW 1litre ile iligli linkler: Canadian Driver Sayfası, VW İngiltere Sayfası

Tag: , ,