Kendi kendini yenileyen portal sayfaları

Milliyet.com.tr’ye giriyorum, bir haber okuyorum. Sonra günlük işlerime dönüyorum, arka planda web tarayıcımda milliyet.com.tr duruyor bu arada. Sonra birkaç dakika sonra “klick” diye bir ses çıkıyor. Bu ses, kendi kendine yenilenen milliyet.com.tr sayfasının sesi!

Basit ve kullanıcı için faydalı gibi gözükebilecek bu uygulama, aslında reklam verenler için son derece büyük bir haksızlığı içeriyor. Çünkü, ben çalışmama devam ederken, hatta masa başında değilken bu sayfa kendini yenilemeye devam ediyor. Ben bir sayfa okuduysam, sistem kendini yenileyerek belki de 50-100 kere daha sayfayı yüklüyor. Her yüklemede de sayfadaki reklamlar bir daha yükleniyor. Bu her yüklenişin reklam veren için anlamı harcanan reklam bütçesi. Peki bu harcanan paralar bir işe yarıyor mu? Hayır!

Ama kimin umurunda, reklam veren bu konuda sesini çıkartmıyor (belki haberi bile yok), sonra da bu mecralarımız ayda bilmem kaç milyon sayfa gösterimi gerçekleştiriyoruz diye kendileri ile övünüyorlar. Bu şekilde şişirilerek gerçekleştirilen sayfa gösterimlerinin ne kadarını dikkate almak lazım, orasını siz düşünün artık.

Tag: , , , ,

Kendi kendini yenileyen portal sayfaları” için 5 yorum

  1. Doğru belki de geç kalan bir saptama olmuş. Reklamverenleri yönlendiren ne internet ajansları ne de reklamveren çalışanı bu konuda hassas olmadığı için milliyet.com.tr proje yönetmeni demekki bu işi baştan reklamverene gore tasarlamadan projelendirmeyi düşünebiliyor. kollektif bir “eğri deve” dialogu..

  2. Bu şu anda Avrupa’da ve ABD’de çok önemli bir konu. Geçen sene başkan yardımcısı “Web’in en büyük düşmanı şişirilmiş klik sayısıdır” diyen Google, şişirilmiş istatistik yüzünden GoogleAds reklam verenlerine 1 milyon dolardan fazla bir mebla vererek davadan kurtulabildi.

    Milliyet.com.tr de aynı yola girebilir, eğer anlaşmalarında otomatik yenileme ile ilgili bir madde yoksa.

  3. Milliyet.com.tr ‘deki ücretlendirme sistemi hakkında bir bilgim yok. Fakat PPC (Pay Per Click) sistemi kullanılıyorsa reklam veren yalnızca reklama tıklandığında ödeme yapacağı için boşa giden bir reklam bütçesi söz konusu olmayacaktır. Ama reklamlar eğer gösterim sayısına göre ücretlendiriliyorsa haksız bir kazanç sağlamaları söz konusu.

    Sayfa gösterim sayısını öne çıkararak reklamverenin sayfaya ilgisini artırmaları, reklam alanlarının algılanan değerini daha yüksek göstermeleri ise mümkündür. Bu da dolaylı olarak reklam verenin parasını sokağa atması demek, bu konuda size katılıyorum.

    Ben bu konuda google’ın yaklaşımını beğeniyorum, hem reklamvereni hem site sahiplerini koruyor. Fazla ayrıntılı bir konu olduğu için bu yorum içerisinde açıklamak mümkün değil.

    Google’daki tek sorun fazla popüler olması sebebi ile, google’ın kendi içeriği dışındaki sayfalarda ((Adsense üyesi websayfalarında) gösterilen reklamlarda hileli tıklamalara maruz kalması.(Web sayfalarına reklam alan webmasterlar reklamlara kendileri veya arkadaşları tıklayarak, veya sayfanın içeriğini göstermek için reklama tıklanmasına zorlayarak bunu yapıyorlar) Google bu tür hileleri büyük oranda yakalayabilse dahi hepsini yakalayabilmeleri olanaksız. Ayrıca bu hile taramaları anlık olarak yapılmıyor, yapılacak ödeme tutarı belli bir miktara ulaştığında hesap geçmişi inceleniyor, yapılan hileli tıklamalar tespit edildiğinde reklamverenlerin yapmış oldukları ödemeler ne şekilde iade ediliyor bu konuda da fikrim yok. Ama benim kişisel fikrim yine de Google Adwords sisteminin iyi işlediği yönünde. (Google’ın her hizmetine hayranım da neyse)

    Umarım gizli reklam olarak algılamazsınız ama PPC reklamcılıkla ilgili olarak yazmış olduğum bir yazı vardı onun linkinide burada vermek isterim.
    http://www.soruman.com/ppc-reklamcilik/ Konuya tam olarak bu yazı ile aynı çerçeveden bakmasada PPC ve CPC kavramlarına kendi yazımın içeriği ile bağlantılı olarak değinmiştim. Eğer uygun görmezseniz bu bölümü yorumdan çıkarabilirsiniz.

  4. Merhaba Sn. Bal,

    Yorumunuz için teşekkürler. Türkiye’de benim bildiğim kadarı ile hiçbir reklam mecrası Tıklama Başına Ücretlendirme sistemi ile satış yapmıyor. Yurtdışında da bunu tercih eden mecralar görece daha az zaten. PPC sistemi ile satış yapmak reklamveren için cazip olsa da, reklam alanlar için önemli bir risk barındırıyor. Bu risk de, reklamların içeriğinin (görsel/konsep/sunulan değer açısından) reklamın tıklanma oranını değiştirmesi ve sonucunda da reklam alanın birim gösterim başına elde ettiği gelirin farklılaşmasına sebep olması.

    Google’ın bu sistemi başarılı olarak kullanmasındaki sır, teknik olarak, en çok tıklanan reklamları tespit edip, onlara öncelik verecek bir sistemi kullanabiliyor olmaları. Geriye sadece sahte tıkları ayıklamak kalıyor ki, bu da belli oranda önlenebiliyor.

    Açıkçası ben Türkiye’deki online mecralarımızın hiçbirinin bu tip sistemleri işletebilecek yetenek ve vizyona sahip olduklarına inanmıyorum.

    Aslında, bence CPM modeli satışlarda da, eğer mecralarımız kendilerini bu şekilde baltalamasalar, reklamverenler hesaplarını iyi yaparak verimli kullanım gerçekleştirebilirler. Ama, bizim mecralarımız şunu düşünüyor “nasılsa CPM satıyoruz, sayfa görünürlüğümüz yetmezse, her sayfayı 10 dakikada 1 yenileyecek şekilde ayarlarız, böylece herkese yetecek kadar reklam görünürlüğü oluşur”. Bunun Türkçe karşılığı REKLAMVERENİ KAZIKLAMAKTIR. Yayın sayılarını bu şekilde şişiren hiçbir online reklam kullanmayı düşüneceğimi zannetmiyorum. Eğer diğer reklamverenlerimiz de uyanıp, bu işlerin nasıl yapıldığını öğrenerek online reklam bütçelerini kullanmaya başlarlarsa, bu tip mecralarımız da kendilerine bir düzen verme ihtiyacı hissedeceklerdir. O zamana kadar bize böyle yazıp, çizmek düşecek herhalde 🙂

  5. Yorumunuza yorum yapmadan edemedim. 🙂 “Türkiye’deki online mecralarımızın bu tip sistemleri işletebilecek yetenek ve vizyona sahip olduklarına inanmıyorum” demişsiniz. Bana kalırsa yalnız bu mecralar değil, bu mecralara reklam veren çoğu reklamveren’de Interneti bir pazarlama aracı olarak kullanma konusunda bir vizyona sahip değiller. Küçük bir azınlığın dışında, çoğu Interneti yeni bir reklam mecrasından öte görmüyor. (Internetin gücünü hiç keşfedememiş çoğunluğu söylemeye bile gerek yok zaten.)

    Google’la ilgili olarak söyleyebileceğim ise, sizinde belirttiğiniz teknik yanlarının yanı sıra marketing yanlarınında kuvvetli olması. Google kurduğu tıkır tıkır işleyen sisteme ek olarak Türkçe sayfalarda da Adwords/Adsense sistemi desteği vererek Türk reklamveren ve reklam alanlar içinde “doğru düzgün” bir e-reklamcılık ortamı yarattı. Ama malesef genel olarak ne reklamverenler, ne de yayıncılar bu sistemi yeterince verimli kullanamıyoruz gibime geliyor. Google arama sayfaları hariç, google üyesi içerik sayfalarına yeterince reklam veren olmadığı için, Türkçe içerikle ilişkili reklam gösterimi pek başarılı değil. Google ne kadar iyi bir sistem kurarsa kursun, reklamverenler Google’ı kullanmadığı sürece reklam alanlarında sayfalarında içerikleri ile ilişkili reklam gösterilmesi zor. (Böyle olunca da reklamveren için sizin belirtmiş olduğunuz dezavantaj ortaya çıkıyor)

    Google geçtiğimiz Ağustos ayında Türkiye Organizasyonun yapılandırmasına başladı, bu amaçla Google Reklamcılık ve Pazarlama Limited Şirketi‘ni kurdular. Yapacakları iş temel olarak Türkiyede Adwords sistemini pazarlamak olarak gözüküyor. Umarım ki Google Türkiye, Türkiye e-reklamcılık pazarına ivmeli bir hareket kazandırır.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir