Farklılaşmayı Başarmış Bir Marka: Shure

Geçtiğimiz yıl içerisinde elektronik merakım yüzünden aldığım Shure e3c modeli kulaklık, beni bu markanın konumu ile ilgili düşünmeye sevk etti.

Shure markasını, bu işlere yakın kişiler çok iyi bilir. Profesyonel amaçlı kullanılan kulaklık ve mikrofon konusunda en çok tercih edilen markalardan biridir. Emin değilim ama, aslında baskın şekilde pazar lideri olduğunu da tahmin ediyorum.

Profesyonel ürün, tüketici ürününe karşı
Shure ile ilgili bölüme dönmeden önce, profesyonel/tüketici ürünleri ile ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Aslında piyasada satılan bir çok ürünün, bir tüketici (consumer), bir de profesyonel kullanıma yönelik modeli mevcuttur. Mesela, bir çoğumuzun sahip olduğu MiniDV sistemli tüketici tipi bir video kamera yaklaşık 1000 USD civarında satılıken, hemen hemen aynı ürünün profesyonel ihtiyaçlar dikkate alınarak üretilmiş olan modeli, 10000 USD civarında fiyatla satılabilmektedir. Aslında, üretici için iki ürün arasındaki üretim maliyeti çok fazla olmasa da, üretici profesyonellerin ihtiyacına yönelik yaptığı özelleştirmelerin, profesyonel kullanıcı için önemini bilmektedir. Bu durum, üretim adedinin çok daha sınırlı olması ile birleşince, profesyonel ürünlerin fiyatları da çok yükselmekte tabii ki.

Bir profesyonel markası

İşte Shure da çok büyük oranda profesyonellere yönelik bir marka. Ürettiği mikrofon ve kulaklıklar TV/radyo istasyonları, konser organizasyonlarında kullanılmakta. Birçok sanatçının veya sunucunun sahnede kulağının içinde yer alan küçücük kulaklıklar da çoğunlukla Shure ürünü.

Profesyonel imajın, tüketici ürünlerine yansıtılması

Son birkaç senedir Shure‘un çok başarılı bir pazarlama uygulamasını izlemekteyim. Shure, normalde profesyonellere yönelik olarak ürettiği kulaklıklarını, son senelerde MP3 çalıcılarının yaygınlaşması ile patlayan kulaklık pazarı ile birlikte, tüketiciler için de pazarlamaya başladı. Bunda şaşıracak çok şey yok gibi gözükebilir, ancak, bu çalışmanın bence en takdire değer yanı, tüketici için pazarlanan ürünlerin fiyatlarının da, neredeyse profesyonel ürünler ile aynı seviyelerde tutulması ve piyasadaki diğer muadil kulaklıkların belki de 10 katı fiyatlarla satılabilmesi.

Kısacası, Shure, tüketici pazarına yönelik ürünler hazırlarken, birçok şirketin seçtiği düşük fiyat/düşük kalite yaklaşımının tersine, profesyonel kalite/yüksek fiyat yaklaşımını benimsemiş gibi gözüküyor. Şöyle bir karşılaştırma yapalım. (Amazon.com fiyatları ile):

Shure‘un en düşük fiyatlı kulakiçi/ses izoleli kulaklığının fiyatı: 99 USD
Sony’nin en düşük fiyatlı kulakiçi/ses izoleli kulaklığının fiyatı: 24.99 USD
Panasonic’in en düşük fiyatlı kulakiçi/ses izoleli kulaklığının fiyatı: 24.99 USD

Shure‘un en yüksek fiyatlı kulakiçi/ses izoleli kulaklığının fiyatı: 625.00 USD
Sony’nin en yüksek fiyatlı kulakiçi/ses izoleli kulaklığının fiyatı: 40.09 USD
Panasonic’in en yüksek fiyatlı kulakiçi/ses izoleli kulaklığının fiyatı: 149.95 USD

Yukarıda görüldüğü üzere, Shure, piyasadaki tüketiciye yönelik markaların, aynı kategorideki ürünlerinin 4 ile 15 katı fiyatla müşterilere sunulmakta. Buna rağmen, müşteriler bu ürünleri tercih etmekte.

Nasıl oluyor da müşteriler bu fiyata razı oluyor?
Bunun arkasında bir çok neden var. Öncelikle, Shure‘un tüketici ürünleri de çok yüksek üretim kalitesine sahip ürünler. Bunun yanında, bu ürünler, müşterinin kaymak tabakası diyeceğimiz kitlenin aradığı, teknolojik öncülük, az bulunurluk, herkesin sahip olamayacağı izlenimi veren, pahalı ürün olma özelliklerini içeriyor. Sonuç olarak, müşteri 25 USD’ye satılan bir Sony kulaklığa göre belki 10 kat daha kaliteli bir ses dinlemiyor, ama bu müşteriler zaten bunu da beklemiyor. Bu müşteri kitlesi için, ses kalitesindeki %10’luk bir artış demek, 10 kat daha fazla fiyatla ürünün satın alınabilmesi demek oluyor.

Bence Shure, kendi ürün özelliklerinin farkında ve müşteri psikolojisini çok iyi çözmüş bir şirket. Ürünlerinin tüketicilerine yönelik fiyatlamasını yaparken, bütün bunları, mevcut imajlarını ve piyasadaki boşluğu çok iyi değerlendirmişler. Bence bravo.

Shure e3c Model Kulaklık Kullanım Değerlendirmelerim
Şimdi gelelim, beni bu yazıyı yazmaya iten ürün ile ilgili düşüncelerime. Müziğe eskiden beri çok meraklı olduğum için, paramın yettiği en iyi kulaklıkları almaya çalışmışımdır genellikle. İşte, Shure e3c‘yi de böyle aldım. Internet’te okuduğum bir çok “review”da bu kulaklıklardan övgü ile söz edilmesi, beni meraklandırdı ve ürünü satınalma isteği uyandırdı. Ama ürünü almam o kadar da kolay olmadı, çünkü ürün Türkiye’de satılan bir ürün değildi, o günlerde de yurtdışından gelen arkadaşlar olmadığı için, Internet’te ikinci el olarak bulabilir miyim diye aramaya başladım. Bir rastlantı eseri, bir forumda verilmiş bir ilana rastladım. Arkadaşla anlaştık ve ürünü satınaldım. İşin güzel yanı ürün hiç kullanılmamıştı ve ben ürünü ABD fiyatının altında satınalmıştım 🙂

Neyse, gelelim ürünü kullanım izlenimlerime. Ürünün en önemli özelliği, diğer kulakiçi tipteki kulaklıklardan farklı olarak, bu kulaklığın, kulak kanalınızın içine tam olarak oturması ve silikon contası ile dışarıdan gelen sesleri izole etmesi. Bunun için de, kulaklığı doğru şekilde kullanmanız çok önemli, kulak kanalınıza olması gerektiği gibi yerleştiremezseniz, izolasyon tam olmamakta ve ses kalitesi önemli şekilde etkilenmekte.

Kulaklığın ses karakteristiği için “stüdyo tipi” demek doğru olacaktır. İlgilenenlerin bileceği üzere, stüdyo tipi hoparlör ve kulaklıklar, müziği kayıt edildiği andakine en yakın şekilde üretmek üzere tasarlanmışlardır. Bu nedenle, eğer ağır bas ve yüksek tizlerden hoşlanıyorsanız, bu kulaklık size hitap etmeyebilir. Müziği daha doğal haliyle dinlemeyi tercih eden klasik ve caz dinleyicilerinin çok hoşuna gidebilecek bir ürün. Ancak, yanlış anlamayın, ses kalitesi çok yüksek bir ürün bu.


Genellikle ulaşımda motosiklet kullanmayı tercih ettiğim için, ne yazık ki bu ürünü çok da kullanma fırsatı bulamamıştım. Ama son günlerdeki yoğun kar yağışı ile, ben de mecburen toplu ulaşımı tercih ettim ve kulaklığımı kullanma fırsatı buldum. Şunu belirtmeliyim ki, aslında bu ürünün faydasını da o zaman anladım. Otobüs gibi bir araç içerisinde geleneksel kulaklıklarla müzik dinlemeye kalktığınızda, aracın gürültüsünü bastırmanız için, ses seviyesini çok fazla arttırmanız gerekir. Buna rağmen çoğu durumda iyi bir dinleme gerçekleştiremezsiniz ve kulak sağlığınız tehlikeye girer. Bu ürünü otobüste kullandığınızdaysa, özel ses yalıtımı sayesinde dış sesler hemen hemen duyulamayacak seviyelere inmekte ve sadece müziğinizle başbaşa kalıyorsunuz. Çok güzel bir duygu.

Eğer çok fazla dış mekanda MP3 veya radyo dinliyorsanız, bence bu ürün verdiğiniz paranın karşılığını size sunuyor.

Ürün Özellikleri:
Speaker Type: Wideband MicroDriver
Sensitivity (at 1kHz): 115dB SPL/mW
Impedance (at 1kHz): 26 Ohm
Cable Length: 1.57m (62 inches)
Net Weight: 28g (0.9 oz)
Input Connector: 3.5 mm (1/8″) gold-plated stereo plug

Aksesuarlar: Taşıma kılıfı, kulakiçi adaptör kiti, temizlik kiti

Tag: , , ,

Farklılaşmayı Başarmış Bir Marka: Shure” için 4 yorum

  1. benim gibi britrock,britpop gibi tarz dinleyenleri pek memnun etmeyecek bir kulaklık. Ama blues için denenebilir. Ürün hakkındaki yorum için teşekkürler.

  2. Artık bu markayı Türkiye’de bulmak mümkün. Hem de internetten sipariş verebiliyorsunuz. Burada reklamını yapmayacağım ama Google’da shure kulaklık diye aratırsanız ilgili satış sitesine ulaşabilirsiniz.

  3. Çok güzel bir yazı ve inceleme, ellerinize sağlık. Bir önceki yorumda belirtildiği üzere shure artık ülkemizde satılıyor. Ben kendi e4c’mi şu adresten aldım:
    http://www.elmasepeti.com/store/urunliste.php?urungrubu=63

    24 satte gönderim diyorlar ve gerçekten de siparişimin üzerinden 3 saat geçmeden ‘ürününüz gönderildi’ mail’i aldım. Ürün ertesi gün öğleye doğru elimde oldu.

    iPod 30GB video ile kullanıyorum ve hayatımda böyle bir ses dinleyebileceğimi düşünmezdim hiç! Verdiğim her kuruşa değdi. Beni shure almaya iten bu güzel yazınız için tekrar teşekkürler

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir